23 Eylül 2013 Pazartesi

UÇUP GİDEN SÖZLER OLMASIN

Gerçek Yaşamın İçinden      

Anadolu topraklarını çılgınca dolaşarak, hekimlik bilgimi ve hizmetimi paylaşma düşümü gerçekleştirirken, yediden yetmişe kadından erkeğe, sokaklarda, kahvelerde, ahırlarda, okullarda, çadırlarda, bağlarda, bahçelerde, tarlalarda, kırda, dağda bayırda, tek sözcükle, neresi olursa olsun her yede, Anadolu insanı ile yaptığımız sıcacık sohbetlerimiz sırasında dinlediklerim bana yepyeni kapılar açıyordu… Söyleşilerimiz sürerken, edindiğim yeni bilgilerin ve deneyimlerin ışığında söz üretme gibi bir sevda başladı… Yanımda taşıdığım kurşun kalemim ve artık / küçük kâğıt parçalarıyla paylaştım, bilgilerimin, deneyimlerimin kanatları altında düşlediğim / ürettiğim sözleri... Bunlar gerçek yaşamın aynadaki harflerle bezeli yansımaları idi... Bir gün, sanki beni iteleyen bir güç, onları bir araya toplamamı önerdi, gibi geldi bana… İşte bu sözler böyle çıktı gün ışığına… Belki bölük pörçük, belki uçuk kaçık ama… Ne fark eder ki…Anadolu arifleri çok daha güzel ve de anlamlı sözler üretmişler… Ürettiklerini yaşam dağarcıklarında toplamışlar, çevreleriyle paylaşmışlar yüzyıllar boyunca… Kendimi avutmak, yaşamın beni oralardan buralara savuran, ne zaman eseceği belli olmayan fırtınasından kurtulmak, boşa kürek çekmemek için yazmıştım düşündüklerimi, düşlediklerimi ben de… Dağarcığımdakilerin, cılız ve kuru kaldığını biliyorum onların yanında… Böyle olsalar bile, bir köşeye sıkışıp kalmalarına gönlüm razı olmadı / içim el vermedi… Bir araya gelip, sessizce dertleşsinler istedim...  Bu güne kadar, özellikle de kendime sorduğum, hüzünle sarmalanmış, kırık dökük sorular yanıtsız ve de yalnız kalsalar bile, ben onları bir köşeye atıp, yalnız bırakamadım, işe yarayabilirler diye düşündüm. Seçtiklerimi sıraladım, ilkokullu yıllarımdan kalma, değişmeyen alışkanlığım ile;

  • Her şeyden önce; kendimizin dostu olmalı / düşmanı olmamalıyız… Çünkü bir insanın en yakın dostu kendisi / en acımasız düşmanı da yine kendisidir.
  • Önce kendimizle yarışmalı / kazanmalıyız. Her şeyden önce; kendimize güvenmeliyiz. Öz güvenimiz her zaman bizimle olmalı. Amacımıza ulaşmak için ilkelerimizden ödün vermemeliyiz.
  • Dört mevsimin hakkını vererek dolu-dolu ama sağlıklı olarak yaşamalıyız. Kendi hekimimiz kendimiz olmalıyız.
  • Hedefimize ulaşmak için sabırla beklemesini bilmeliyiz. Beklemekten usanmamalı, yorulmamalıyız.
  • Çalışmalıyız, bıkıp usanmadan / keyifle. Üretmeliyiz ama gerekli ve yararlı olanları...
  • Yaşamımızda eğlenceye de yer vermeliyiz ama doğru zamanda, doğru yerde, doğru insanlarla eğlenmesini bilmeliyiz. 
  • Doludizgin yaşarken, atımızın dizginlerini elden bırakmamalıyız.
  • Şunu bilmeliyiz ki; biz kadınlara evlenme teklifini erkekler yapmaz. Biz kadınlar erkeklere evlenme teklif ettiririz.
  • Kimseyi, dışlamamalı / ezmemeliyiz / dışlanmamalı / ezilmemeliyiz. Unutmayalım; ezmezsek ezilmeyiz, dışlamazsak dışlanmayız.
  • Çalışırken eğlenmeyi de dinlenmeyi de öğrenmeli / bilmeli ve de uygulamalıyız.
  • Öğrendiğimiz doğru-çağdaş bilgileri çevrenizle paylaşmalıyız.
  • Bizden nefret edene yanıt vermemeliyiz, uzak durmalıyız.
  • Düşünmesini öğrenmeliyiz ama düşüncelerimizin kölesi olmamalıyız.
  • En karamsar olduğumuz zamanlarda bile enerjimizi yitirmemeliyiz.
  • Koşullar ne olursa olsun; yüreğimizin / beynimizin elimizden alınmasına izin vermemeliyiz.
  • Yağmurun sesini dinlememeli ama gözyaşımızın sesini dinlememeliyiz.
  • İradeli olmalıyız, yapmak istediğimiz doğrulardan vazgeçmemeliyiz.
  • Dayanmalıyız, başarının dayanıklı olanlardan yana olduğunu bilmeliyiz.
  • Yeri gelince kuşku sözcüğünü yerleştirmeliyiz beynimize ve de yüreğimize. Ama şunu da hiçbir zaman unutmamalıyız; “Kuşkunun aşırısı zararlıdır, ruh sağlığımızı bozar, bizi mutsuz eder. Oysa kararlı kuşku mutlu kılar insanoğlunu”.
  • Cahillerle, aymazlarla, umarsızlarla, duyarsızlarla, çıkarcılarla karşılaşırsak, hiç kimseye belli etmeden, sessizce arkamızı dönmeli ve de böylelerinin ortamından hemen uzaklaşmalıyız.
  • Sağduyumuz ilkelerimizle el ele, bilgimizle kol kola olmalıyız. O zaman bizi kimse yönetme cesaretini bulamaz. Yöneten biz oluruz / yönetilen değil.
  • Dingin ve doğru bir yaşam için;  yöneten olmalıyız yönetilen değil. Bunun için de doğru ve çağdaş bilgilerle donatmalıyız kendimizi. İyi yönetirsek, yanlış yönetilmeyiz.
  • Çağdaş bilgi ile donanımlı ve de nitelikli olmazsak, çevremizdekileri yönetiyoruz sanıp, aldanırız. Oysa kukla gibi oynatılıyoruzdur bir ipin ucunda ama fark etmeyiz, anlamamayız bile… Sinsice / yüzümüze gülerler, arkamızdan kuyumuzu kazarlar…
  • Karşımızdakileri küçük görmemeliyiz. Gereken değeri vermeli ama hak ettiğinden fazlasını değil.
  • Güvenmeliyiz ama güvenimiz sınırsız olmamalı.
  • Sevgi yaşamımıza ışık saçsın ama bizi her zaman beynimiz yönetsin.
  • Yüreğimizle sevmeli, beynimizle yaşamalıyız…
  •  Unutmamalıyız ki; Aşk, kırmızı şeker boyalı bir elma şekerinin sapıdır. Yalarsak, kurtlu bir elma ve de tahtadan bir sap kalır elimizde. Kıymık hem elimize hem yüreğimize hem de yaşamımıza batar. Kanatır / kanar.
  • Yaşamımızın her saniyesini olumlu ve doğru işler yaparak değerlendirmeliyiz.
  • Saygısız sevgi, sevgisiz saygı olmaz.
  • Geçmişimizdeki özel-doğru yaşamsal örnekleri unutmamalı / yalnızca anımsamalıyız. Çünkü onlar geleceğimizi hazırlıyor. Ama özelliği olmayanları çöp sepetine atmasını bilmeliyiz.
  • Gerektiğinde, yanlışlara arkamızı dönmeyi, geriye dönmemeyi bilmeliyiz.
  • Sevgimiz / saygımızda da sınırlı olmalı. Hak edenlere sevgimizi-saygımızı sunmalıyız.
  • Gülümsemeyi öğrenmeli / uygulamalıyız ama yerinde ve zamanında.
  • Neyi konuşacağımızı bilmeliyiz ama yerinde ve zamanında.
  • Saygıyı öğrenmeli, çevremize örnek olmalıyız, davranışlarımızla… Ama saygının da bir sınırı olduğunu bilmeliyiz.
  • Üçüncü bir gözümüz olduğunu bilmeliyiz. Üçüncü gözümüzle görmeyi öğrenmeli, bilgili ve ilkeli olmalıyız.
  • Yaşamımızda; boş zamanımız olmamalı. Boşa giden zamanımız da olmamalı. Dolu dopdolu yaşamalıyız. Unutmayalım ki; her canlı gibi, insan ömrü de sınırsız değildir.
  • Şunu hiçbir zaman unutmamalıyız: Sigara, Alkol, Beynimizi uyuşturan maddeler ve ilaçları biz kullanmıyoruz, onlar bizi kullanıyorlar, hem de köle gibi.
  • Gün biterken, elimize bir kâğıt kalem alıp, kendi öz eleştirimizi, yazarak yapmalıyız. Bugün neyi doğru/ neyi yanlış yaptım? Sorusunu kendimize sorup, dürüstçe yanıtlamalıyız. Kendimizin hukukçusu kendimiz olmalıyız.
  • Yılları biz eskitmeliyiz, o bizi eskitmemeli, eskimemeliyiz.
  • Güneş, Ay, Yıldızlar eskimiyor”diye düşünmeli, onlardan biri olduğumuzu düşlemeliyiz. Okumalı-yazmalı-öğrenmeli-öğretmeli-paylaşmalıyız.“Keyfim yerinde bugün / sen bile bozamazsın”  sözleri günlük yaşamımızın özü olsun mu? Ne dersiniz?

16 Eylül 2013 Pazartesi

YILDIZ TÜMERDEM'İN GAZİANTEP'TE TÜRK-İŞ SENDİKASI TOPLANTISI

Gaziantep: Türk-işe bağlı sendikaların yöneticilerine," iş sağlığı- işçi sağlığı- meslek hastalıkları" ile ilgili eğiticilerin eğitimi seminerinde konuşma yaptım. Bu fotoğraf o günün anısına.. Prof.Dr. Yıldız Tümerdem