Gerçek Yaşamın İçinden
Anadolu topraklarını çılgınca dolaşarak, hekimlik bilgimi ve hizmetimi
paylaşma düşümü gerçekleştirirken, yediden yetmişe kadından erkeğe, sokaklarda,
kahvelerde, ahırlarda, okullarda, çadırlarda, bağlarda, bahçelerde, tarlalarda,
kırda, dağda bayırda, tek sözcükle, neresi olursa olsun her yede, Anadolu
insanı ile yaptığımız sıcacık sohbetlerimiz sırasında dinlediklerim bana
yepyeni kapılar açıyordu… Söyleşilerimiz sürerken, edindiğim yeni bilgilerin ve
deneyimlerin ışığında söz üretme gibi bir sevda başladı… Yanımda taşıdığım
kurşun kalemim ve artık / küçük kâğıt parçalarıyla paylaştım, bilgilerimin,
deneyimlerimin kanatları altında düşlediğim / ürettiğim sözleri... Bunlar
gerçek yaşamın aynadaki harflerle bezeli yansımaları idi... Bir gün, sanki beni
iteleyen bir güç, onları bir araya toplamamı önerdi, gibi geldi bana… İşte bu
sözler böyle çıktı gün ışığına… Belki bölük pörçük, belki uçuk kaçık ama… Ne
fark eder ki…Anadolu arifleri çok daha güzel ve de anlamlı sözler üretmişler…
Ürettiklerini yaşam dağarcıklarında toplamışlar, çevreleriyle paylaşmışlar
yüzyıllar boyunca… Kendimi avutmak, yaşamın beni oralardan buralara savuran, ne
zaman eseceği belli olmayan fırtınasından kurtulmak, boşa kürek çekmemek için
yazmıştım düşündüklerimi, düşlediklerimi ben de… Dağarcığımdakilerin, cılız ve
kuru kaldığını biliyorum onların yanında… Böyle olsalar bile, bir köşeye
sıkışıp kalmalarına gönlüm razı olmadı / içim el vermedi… Bir araya gelip,
sessizce dertleşsinler istedim... Bu
güne kadar, özellikle de kendime sorduğum, hüzünle sarmalanmış, kırık dökük
sorular yanıtsız ve de yalnız kalsalar bile, ben onları bir köşeye atıp, yalnız
bırakamadım, işe yarayabilirler diye düşündüm. Seçtiklerimi sıraladım,
ilkokullu yıllarımdan kalma, değişmeyen alışkanlığım ile;
- Her şeyden önce;
kendimizin dostu olmalı / düşmanı olmamalıyız… Çünkü bir insanın en yakın
dostu kendisi / en acımasız düşmanı da yine kendisidir.
- Önce kendimizle
yarışmalı / kazanmalıyız. Her şeyden önce; kendimize güvenmeliyiz. Öz
güvenimiz her zaman bizimle olmalı. Amacımıza ulaşmak için ilkelerimizden
ödün vermemeliyiz.
- Dört mevsimin
hakkını vererek dolu-dolu ama sağlıklı olarak yaşamalıyız. Kendi hekimimiz
kendimiz olmalıyız.
- Hedefimize
ulaşmak için sabırla beklemesini bilmeliyiz. Beklemekten usanmamalı,
yorulmamalıyız.
- Çalışmalıyız,
bıkıp usanmadan / keyifle. Üretmeliyiz ama gerekli ve yararlı olanları...
- Yaşamımızda
eğlenceye de yer vermeliyiz ama doğru zamanda, doğru yerde, doğru
insanlarla eğlenmesini bilmeliyiz.
- Doludizgin
yaşarken, atımızın dizginlerini elden bırakmamalıyız.
- Şunu bilmeliyiz
ki; biz kadınlara evlenme teklifini erkekler yapmaz. Biz kadınlar
erkeklere evlenme teklif ettiririz.
- Kimseyi, dışlamamalı
/ ezmemeliyiz / dışlanmamalı / ezilmemeliyiz. Unutmayalım; ezmezsek
ezilmeyiz, dışlamazsak dışlanmayız.
- Çalışırken
eğlenmeyi de dinlenmeyi de öğrenmeli / bilmeli ve de uygulamalıyız.
- Öğrendiğimiz
doğru-çağdaş bilgileri çevrenizle paylaşmalıyız.
- Bizden nefret
edene yanıt vermemeliyiz, uzak durmalıyız.
- Düşünmesini
öğrenmeliyiz ama düşüncelerimizin kölesi olmamalıyız.
- En karamsar
olduğumuz zamanlarda bile enerjimizi yitirmemeliyiz.
- Koşullar ne
olursa olsun; yüreğimizin / beynimizin elimizden alınmasına izin
vermemeliyiz.
- Yağmurun sesini
dinlememeli ama gözyaşımızın sesini dinlememeliyiz.
- İradeli
olmalıyız, yapmak istediğimiz doğrulardan vazgeçmemeliyiz.
- Dayanmalıyız,
başarının dayanıklı olanlardan yana olduğunu bilmeliyiz.
- Yeri gelince
kuşku sözcüğünü yerleştirmeliyiz beynimize ve de yüreğimize. Ama şunu da
hiçbir zaman unutmamalıyız; “Kuşkunun aşırısı zararlıdır, ruh sağlığımızı
bozar, bizi mutsuz eder. Oysa kararlı kuşku mutlu kılar insanoğlunu”.
- Cahillerle,
aymazlarla, umarsızlarla, duyarsızlarla, çıkarcılarla karşılaşırsak, hiç
kimseye belli etmeden, sessizce arkamızı dönmeli ve de böylelerinin
ortamından hemen uzaklaşmalıyız.
- Sağduyumuz
ilkelerimizle el ele, bilgimizle kol kola olmalıyız. O zaman bizi kimse
yönetme cesaretini bulamaz. Yöneten biz oluruz / yönetilen değil.
- Dingin ve doğru
bir yaşam için; yöneten olmalıyız
yönetilen değil. Bunun için de doğru ve çağdaş bilgilerle donatmalıyız
kendimizi. İyi yönetirsek, yanlış yönetilmeyiz.
- Çağdaş bilgi ile
donanımlı ve de nitelikli olmazsak, çevremizdekileri yönetiyoruz sanıp,
aldanırız. Oysa kukla gibi oynatılıyoruzdur bir ipin ucunda ama fark
etmeyiz, anlamamayız bile… Sinsice / yüzümüze gülerler, arkamızdan
kuyumuzu kazarlar…
- Karşımızdakileri
küçük görmemeliyiz. Gereken değeri vermeli ama hak ettiğinden fazlasını
değil.
- Güvenmeliyiz ama
güvenimiz sınırsız olmamalı.
- Sevgi yaşamımıza
ışık saçsın ama bizi her zaman beynimiz yönetsin.
- Yüreğimizle
sevmeli, beynimizle yaşamalıyız…
- Unutmamalıyız ki; Aşk, kırmızı şeker
boyalı bir elma şekerinin sapıdır. Yalarsak, kurtlu bir elma ve de
tahtadan bir sap kalır elimizde. Kıymık hem elimize hem yüreğimize hem de
yaşamımıza batar. Kanatır / kanar.
- Yaşamımızın her
saniyesini olumlu ve doğru işler yaparak değerlendirmeliyiz.
- Saygısız sevgi,
sevgisiz saygı olmaz.
- Geçmişimizdeki
özel-doğru yaşamsal örnekleri unutmamalı / yalnızca anımsamalıyız. Çünkü
onlar geleceğimizi hazırlıyor. Ama özelliği olmayanları çöp sepetine
atmasını bilmeliyiz.
- Gerektiğinde,
yanlışlara arkamızı dönmeyi, geriye dönmemeyi bilmeliyiz.
- Sevgimiz /
saygımızda da sınırlı olmalı. Hak edenlere sevgimizi-saygımızı sunmalıyız.
- Gülümsemeyi
öğrenmeli / uygulamalıyız ama yerinde ve zamanında.
- Neyi
konuşacağımızı bilmeliyiz ama yerinde ve zamanında.
- Saygıyı
öğrenmeli, çevremize örnek olmalıyız, davranışlarımızla… Ama saygının da
bir sınırı olduğunu bilmeliyiz.
- Üçüncü bir
gözümüz olduğunu bilmeliyiz. Üçüncü gözümüzle görmeyi öğrenmeli, bilgili
ve ilkeli olmalıyız.
- Yaşamımızda; boş
zamanımız olmamalı. Boşa giden zamanımız da olmamalı. Dolu dopdolu
yaşamalıyız. Unutmayalım ki; her canlı gibi, insan ömrü de sınırsız
değildir.
- Şunu hiçbir
zaman unutmamalıyız: Sigara, Alkol, Beynimizi uyuşturan maddeler ve
ilaçları biz kullanmıyoruz, onlar bizi kullanıyorlar, hem de köle gibi.
- Gün biterken,
elimize bir kâğıt kalem alıp, kendi öz eleştirimizi, yazarak yapmalıyız.
Bugün neyi doğru/ neyi yanlış yaptım? Sorusunu kendimize sorup, dürüstçe
yanıtlamalıyız. Kendimizin hukukçusu kendimiz olmalıyız.
- Yılları biz
eskitmeliyiz, o bizi eskitmemeli, eskimemeliyiz.
- “Güneş, Ay, Yıldızlar eskimiyor”diye
düşünmeli, onlardan biri olduğumuzu düşlemeliyiz.
Okumalı-yazmalı-öğrenmeli-öğretmeli-paylaşmalıyız.“Keyfim yerinde bugün / sen bile bozamazsın” sözleri günlük yaşamımızın özü olsun mu?
Ne dersiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder