Akşamın Getirisi Duygular
Keyfim yerinde bugün sen bile bozamazsın
Denizler
doludizgin dalgalar sanki çılgın
Dağlarda fırtına var toprak rüzgâra kızgın
Keyfim yerinde bugün sen bile
bozamazsın
Küflenmiş
duygularla taş fırlatsan başıma
Çalı
çırpı yakarak kibrit çaksan aşkıma
Tuzak kursan kapanla zehir serpsen yoluma
Keyfim yerinde bugün sen bile bozamazsın
Uğraşma hiç boşuna canımı sıkamazsın
Keyfimi
bozamazsın…
Keyfim
yerinde bugün sen bile bozamazsın
Kadehimde şarabım
ıstakoz ağız tadım
Hüzünlü
şarkılarda eskimeyen tek aşkım…
Tarih
on dört nisan… Bir toplantı için Rodos adasındayım… Paskalya kutlamasının da
aynı tarihte olması benim için büyük şans… Yaşamı yakalamış bir hekim olarak,
her zaman olduğu gibi bu kez de; kısa günün keyfini çıkarmamam olası değil…
Evet, mesleksel çalışma ve yaşamla sarmaş dolaşmışlığın tadını çıkarıyorum bu
kez de. Yeni bir ortam ve ben. Daha ne isteyebilirim ki. Yanı başımdan hiç
ayrılmayan kurşun kalemim, kalem açacağım, silgim ve çizgili defterim iş
başında… Öylesine keyifliyim ki, çevremde görmek istediğim kim / ne varsa
tümüne bir kibrit çakıyorum, yok oluyorlar o anda…
Başlıyorum
yazmaya… Hem yaşıyor hem yazıyorum… O gece, başka gecelerden farklı. Anadolu
mitolojik şarap tanrısı Baküs için
kadeh kaldırıyorum… Şerefe… Şerefe kaldırdığım her kadehte aşk ve sevgi,
doludizgin… Hüzünlü Şarkılarda eskimeyen
tek aşkım…
Yitimsiz
hayallerim yanı başımda… Çizgili defterim, kurşun kalemim gibi beni yalnız
bırakmıyorlar… Hala güzeller ve de canlılar…
Gençlikte hemen her gün kendimle dost olduğum, her anımda gerçekleşmesini
istediğim kutsal düşlerim, buz gibi kırmızı şarap dolu olduğunu imgelediğim bir
kadehten gülümsüyor bana ve başardığım her şey için kutluyorlar sessizce… Kanat
çırpan kuşlara benzer özgür duygularla dopdoluyum… Mutluyum… Hem de ne biçim…
Mavinin göz kamaştırdığı denizin dalgaları büyüleyici… Öylesine coşkulu ve deli dolu ki dalgalar…
Yitimsiz sevdalarımın doludizgin yaşandığını anlatıyorlar sanki…
Kıyıda durmuş onları seyrediyorum;
“dalgalar ne sormak istiyorsunuz / sevdiğimi yıllardır görmüyorum ki / martılar nereden uçup geldiniz / yaban ellerden mi bilmiyorum ki?”
dizeleri dökülüyor kalemimden çizgili defterime…
Yunanca ile karışık Türkçe şarkılar dinliyorum, büyüleyici seslere eşlik eden gitarın tellerinde…
Hüzün var, özlem var şarkılarda…
Ya da bana öyle geliyor…
Yarım kalan aşkları
tamamlarcasına coşkulu tüm şarkılar…
Tüm
kötülükleri alıp götürüyor çılgın esen rüzgârlar, bir bilinmeyene… Oraları,
sevdiklerimle birlikte yaşamayı istemediğim yerler… Dalgalarla kucaklaşan sen
ve ben, gizemli bir aşkın güzelliğini sessizce yaşadığımız günleri yeniden
yaşıyoruz kimseye görünmeden… “Sen kim miydin benim için?” Sanırım hep
beklediğim, düşlediğim, gerçeğimle karşılaşmasını istemediğim bir İDOL… Ne
zehir, ne tuzak, ne küflenmiş duygular keyfimi kaçıramıyor o gün de…
Küflü
duyguların yaşamımda yeri hiç olmadı ki… Yaşamımı dingin kılmayı becerebildiğim
sürece sanırım çevremde ışıksız insanlar soluyamayacaklar… Işıksız insanlara
hep acımışımdır… Küçülmüşlüklerinde bile yapaylık vardır… Karşılaşmak
istememişimdir yaşam boyu… Yerlerde sürünen solucanlar bile benim için daha
değerli… Çünkü işe yarıyorlar, çevrelerine zarar vermeden toprakta ürüyorlar ve
sevdiğim kuşları besliyorlar, sürülmüş topraklardan yeryüzüne çıkarken bile
saygılılar…
Unutmak istesem sevdalarımı
/ yüreğim isyan eder hissizliğime
Unutmak istesem anılarımı /
yıllarım isyan eder nankörlüğüme /Unutmak istesem varoluşumu
/ yaşamım isyan eder ölümsüzlüğe…
Her
zaman gerçek insanları sevmişim ve
koşulları nasıl olursa olsun, saygı duymuşumdur onlara… Yapay olmayanları, iç
dünyalarının aydınlığı yüzlerine vuranları, çevrelerine kör kandilin geçici ve
de kör ışığı yerine güneşin sönmeyen ışığını saçan, umarlı, duyarlı, ilkeli,
sevgi dolu, saygılı, paraya ve kırmızı koltuğa tapmayan, erdemli mürekkep yalayarak
bir okulu bitirmemişleri, doğru bilgilerle donanmışları, bilgilerini karşılık
beklemeden çevresi ile paylaşanları ve de çıkarcı olmayanları sevmişimdir ve
her zaman saygı duymuşumdur özgün yaşamlarına… Toprakla tanışıncaya kadar
değişmeyecek bu… Belki de toprağın öteki yanında da sürüp gidecek… Dilerim…
İşte
bu nedenle varoluşumdaki o inanılmaz ilahi gücün ışığının hiç bitmemesini
diliyorum yaşadığım, bildiğim evrenimde,
her zaman, her yerde ve de her
koşulda...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder