Ana- Ata Toprak Dilimiz
Mustafa Kemal Atatürk ve Türk Dili
Yıldız Tümerdem
Türkçe Okuyabilmek-Yazabilmek-Konuşabilmek…“Kutsal ve vazgeçilmez üçlü” diyorum bu birlikteliğe. Dünde
olduğu gibi, bu günde bu birlikteliğin ışığında çağdaş bilgilerle donanma
özgürlüğümüzü, bu özgürlüğü bize armağan eden Büyük İnsan’ın topraklarımızda filizlenmesini, kökleri ile evrene
yayılarak benzeri görülmemiş bir ulu çınara dönüşmesini, Büyük Gücün değerli bir armağanı olarak yorumluyor ve kabul
ediyorum…
Anadolu topraklarında, Tek Bayrak
altında yaşayan Türk Ulusunun her öğesi; doğmamış bebekten doksanlı yaşlara
kadar kadın-erkek her bireyi Mustafa
Kemal ATATÜRK’ ün İlke-Devrimlerinin ışığında oluşturulan, tüm haklardan
ayırımsız yararlanırlar. Özgürdürler ve evrenin hiçbir yerinde, hiçbir ülke ve
toplulukta görülmemiş bir şansa sahiptirler… Erdemli insan da bütün bunların
değerini bilendir…
Türkçe konuşarak başladık yaşama…
ABECE- ALFABE ile birlikte yürüdük
bizi aydınlığa yönlendiren okullarımızın yollarında… Minarelerimizden,
müziğimizin güzel nameleri ile göklere uzanan Ezanlarımızı Türkçe dinledik ve
iki elimizi açarak Türkçe dua ettik, bizi yaratan Büyük Güce-Tanrıya,
kirlenmemiş-tertemiz yüreğimizle ve aydınlık beynimizle... Türkçe söyledik
marşlarımızı… Yazılarımızda, dizelerimizde, şarkılarımızda, türkülerimizde,
sazımızda-sözümüzde güzel ve duru Türkçe’mizin bahar çiçeklerinin yitimsiz
kokuları vardı hep… Çevremizdekilerle Türkçe konuşarak anlaşıyorduk... Bu
bizleri onurlandırıyor, mutlu ediyordu… Düşlerimiz ve imgelerimiz de Türkçe idi...
Oralarda doğmasak-büyümesek-yaşamasak- görmemiş olsak bile, Dilimizin Ana-Ata
topraklarını, Orta Asya doğasının özlemi ile doluyduk her zaman… Bir gün
oraları görmek düşlerimizi süslüyordu…
Cumhuriyetimizin kuruluşundan günümüze
kadarki uzun yılları geride bıraktık… Ayırım gözetmeden, her gün yeniden
yenicesine yaşamamız için, Vatan Toprağımızı, Ay-Yıldızlı Al Bayrağımızı,
Kimliğimizi, Özgürlüğümüzü, Ana-Ata Toprağımızın Dili Türkçemizi bize emanet eden Mustafa Kemal Atatürk, 1928 yılında
Kastamonu ilimizde kara tahtanın önünde, elinde beyaz tebeşirden dökülen
ABECELİ harfli alfabemizi; “Güzel
Dilimizi ifade etmek için yeni Türk harflerini kabul ediyoruz. Bizim uyumlu ve
zengin dilimiz yeni Türk harfleriyle
kendini gösterecektir.” Sözleriyle
tanıtmıştır tüm dünyaya…
Türkçemizle ilgili görüşlerini 2 Eylül 1930
tarihinde; “Milli his ile dil arasındaki
bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması milli hissin inkişafında başlıca müessirdir. Türk Dil, dillerin en
zenginlerindendir. Yeter ki bu dil, şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek
istiklalini korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” tümcelerini Türkçe
olarak, el yazısı ve Gazi Mustafa
Kemal imzası ile bizlere armağan eden Atamıza ve onu yalnız bırakmayan,
başta İsmet İnönü olmak üzere, tüm
çalışma arkadaşlarına çok ama çok şey borçlu olduğumuzu biliyoruz...
Atamızın, bu ve buna benzer
çağdaş bırakıtlarını koruyan, onları kuşaktan kuşağa taşıma görevini onurla
yerine getirmeye söz veren ve sözünü tutan çocukları ve gençlerini dikkatle
izlediğine, onlarla gurur duyduğuna inanıyoruz...
Kaç yaşında olurlarsa olsunlar, Atamızın ilke ve devrimleri ile yetişmiş
Cumhuriyet Öğretmenlerimiz de, yetiştirdikleri çocuklarımız ve gençlerimizin,
Ulusal Birliğimiz kadar, Ana-Ata Dilimizi koruyacakları konusunda inançlarını
yitirmemeleri, onlar kadar bizleri de yüreklendirecektir… “Güzel ve aydınlık yarınlara” diyoruz, kıvançla, inançla, yitimsiz
duygularla, tertemiz yürek ve de gerçek-doğru bilgilerle donanımlı beynimizle… …
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder