31 Mart 2014 Pazartesi

ANADOLU TOPRAKLARININ KUTSAL KADINLARI



Bu satırlar uzun ve yorucu olduğu kadar, beni ben yapan çalışmalarımın ve Anadolu’nun her köşesini gören gözlerimin, kalbimin ve beynimin ürünü. Toprağa yaşam veren, yaşamı zenginleştiren, anlamlı kılan kadınlarımız için işledim her sözcüğü ve özenle bezedim satırları. Yazdıklarımın hepsi onların gerçek yaşamlarının özü. Yıllardır kadınlarımızın özverili çabalarını ve çalışmalarını yalnız gözlerimle değil yüreğimle de izledim. Hekimlik çalışmalarım için nereye gitsem, Anadolu kadınını yanımda buldum hep. Çünkü ben Anadolu kadınıyım. Onlara deneyimlerimin ışığında doğru olanları, bildiklerimi öğretirken, beni dikkatle dinlerler, sıcacık bakışları ile gülümserlerdi. Sohbetlerimiz kahkaha ile şenlenir, ince belli cam bardaklarda yudumladığımız, tavşankanı çayımızla ısınırdı. Ter içinde, iki büklüm, çapa yaparken de yanlarındaydım. Patates tarlalarında, üzüm bağlarında, fındık bahçelerinde, keyifle paylaştım özverili yaşamı onlarla. Birlikte çay biçtik, Biçtiklerimizi sırtımızdaki küfelere yüklerken sevda kokan yanık şarkılar, Karadeniz’in kutsal yeşilinden, deli dolu, simsiyah dalgalı denizlerde yankılanıyordu. Seçerek okuduğum bilgi yüklü kitapların bile yazmadığı çok şeyi, ama çok şeyi, her şeyden öte, gerçek yaşamı öğrettiler bana. Bilgime bilgi, sevgime sevgi, saygıma saygı kattılar. Kuş uçmaz kervan geçmez yollardan onlara ulaşmanın heyecanı anlatılamaz, yaşanır.

Karadeniz’in Amazonları sepetleri sırtlarında, rengârenk, töresel giysileri içinde zorlu yaşamlara gülümseyerek göğüs gerecek kadar güçlüydüler. Dudaklarında bir türkü, hayallerinde bitmeyen sevdaları vardı, yitimsiz. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun kadını; Ağrı Dağı, Van Kalesi, Ak damar Adasının efsanesi ile efsaneleşmiş Van Gölü, Kutsal kent Urfa ve Harran Ovasının Kubbeli Evleri, Fırat’ın kâh coşkun kâh durgun akan suyu ile sarmaş dolaş yaşamayı öğrenmiş Halfeti kadar ulaşılmazdı imgelerimde. Orta Anadolu’nun yaylalarında, Kapadokya efsanesinde olduğu gibi, toprağa sımsıkı sarılmış kayaları güneşin parlak ışınlarınla renklenmiş taşları temizleyen kadında tanrısal bir güç vardı. Toprağı bellerken, tohumu serperken, bebeği ya karnında ya sırtındaydı. Omuzlarında sessizce ve yürekle taşıyorlardı, testilerindeki bulanık kirli suları. Orta Asya steplerinde yaşamış Anaerkil Ata kadınlarımız gibi. Karın suya dönüştüğü kovuklardan taşırken yaşam sularını, yanık türküleri de yansıyordu yeşile özlemli, kartalların beklediği renkli dağlardan. Aşklarını, sevdalarını anlatan hüzünlü, acılı türkülerdi hepsi de. Her gün tandır başındaydı, ocak başındaydı kadın. Una bulanmış hamur yoğuran elleri ile pişirdikleri mis kokulu sıcacık ekmeklerle yaşama yaşam katıyorlardı. Tan ağarırken hayvanını sürüye katan da onlardı. Onları hayranlıkla izlediğimi görünce sıcacık gülüşleriyle, bana sallanan ellerini nasıl unutabilirim? Sohbetleri de gülüşleri gibi içtendi. Konukseverdiler. Mutlu heyecanla paylaştıkları ekmekleri kadar emek kokan yöresel aşları da kutsaldı benim için. Çocuklarını muayene ederken, dertlerini dinlerken Anadolu hekimi olmanın gururu ile donanıyordum her seferinde. Onları mutlu edebilmenin güzelliğini yine onlarla paylaşıyordum. Tanrının ödülüydü bu çalışmalar benim için, en kutsal ödül.
    
Yıllar sonra okuma yazma öğrenebilme şansını yakalayan her yaştaki kadın azimliydi. Kaybettiği zamanı yakalayabildiği için bir o kadar da heyecanlıydı. Çıkrıkta eğirdiği, kazanlarda boyadığı renkli iplikleri özenle işleyen, sazıyla, sözüyle, sanatıyla doruklanan Anadolu kadını benim için kutsal bir varlıktı. Yaşadıkça yeni yerlerde yeni ufuklarda yakalayacağım kadınlarımızın yeni öykülerini. Durup dinlenmeden, yazacağım gözledikçe, dinledikçe, tanıdıkça yazacağım. Satırlara satırlar eklenecek. Bitmeyecek eklemelerim. Anadolu kadınını ciltlere sığmayacağını bilerekten, usanmadan ve keyifle yazacağım. Onlar için yazacağım, kendim için yazacağım, Anadolu topraklarında yaşayan, güzelden öte, güzel insanlarımız için yazacağım.


 Günlük – 1996 Ağustos- İdil şenliği- Ben Anadolu Kadınıyım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder