Esin
Kaynağım DELPHOİ Tapınak Yazıtları
Yeniden
Yenicesine Öğrenebilmek- Öğretebilmek
“Her
gün bir bilinmeyeni öğrenmeyi /paylaşmayı
İlke edinenler, uzun ve sağlıklı yaşarlar” Y. Tümerdem
 |
KENDİNİ BİL |
Yılllar öncesinde bir kitabın sayfaları arasında
okuduğum, o güne kadar
duymadığım bir tapınağın, Delphoi Tapınağının kapısında yazılı olan
“Kendini Bil” deyişi, yaşam felsefem oldu…
O günden sonra, çevremdekiler
arasında “kendini bilmezleri,
haddini
bilmezleri” görüp tanıdıkça sımsıkı sarılır oldum bu iki sözcüğe…
Ne zaman
yeni bir karar almaya kalkışsam,
yeni bir adım atmayı düşünsem ciddi anlamda “ sakin olmalısın.
İyice düşünmelisin. Kendini
ve gücünü bilmeden hareket etmemelisin”
derim kendi kendime.
Yaşamımın her
anında;“Ani kararlarımı, bu kararlardan
kaynaklanabilecek yanlışlarımı önleyen önsezilerimin, bu iki sözcükte gizli
olduğunu düşünürüm.
Gerçekleri görmemi sağlayan,
genetik yapımı oluşturan/
beni var eden /
büyük güç önlüyor”
diye düşünür, ona göre de davranırım…
Bu
nedenle; yaşamımda öncü /
gizemli bir güç olan bu iki sözcüğün nereden
geldiğini,
yazılı olduğu tapınağın nerede olduğunu
öğrenme isteğimi de
hiç ama hiç yitirmedim…
Hekimlik ve eğitimsel çalışmalarımın yoğunluğu biraz azalınca,
biraz soluk alınca, İstanbul’un cıvıltılı Semtlerinden olan
Beyoğlu ve Tarih Kokulu Sahaflar çarşısındaki sanat ve kültür ışıltılı
kitapçılar,
sıklıkla uğrak yerlerim olmuştur.
Hemen her gün yeni bir kitapla
tanışmak öylesine hoş bir duygu idi ki benim için.
Bu duygu anlatılmaz yaşanır.
Öte yandan son günlerde, bilgisayarla dost olmanın,
internet ile iletişim
kurmanın şansını yakalamanın da
keyfi göz ardı edilemez,
benim için.
Delphoi tapınağının nerede olduğu
araştırmaya
karar verdiğim günlerde,
bir sitenin içinde kutsal tapınakların
duvarları
arasında saklanırken buldum Onu…
Dünyada çok sayıda kutsal tapınak vardı kuşkusuz.
Yıllar öncesinde katıldığım
Uluslar arası bir kongrenin ardından Bangkok
sokaklarında dolaşırken,
her evin bahçesinde kuş yuvasına benzeyen
minik,
tahtadan yapılmış tapınakları gördüğümde hem gülmüş hem de
“Aferin sana Tanrı Buda. Her an inanlarının
yanındasın.
Senin öğretilerini unutmaları olası mı?” diyerek
Budizm’i benimsemişlerin bu ilginç
buluşlarına hayran olmuş,
onları içimden alkışlamıştım.
Rengârenk boyanmış bu
tapınaklar
yetiyordu insanlara ibadet etmeleri için.
Önemli olan inançları idi.
Buda her yerde onlarla birlikteydi,
onlara destek oluyordu nasılsa…
Dünyada gerçek anlamda bilinen üç kutsal
tapınak vardı…
İkisi Anadolu muzun topraklarında, Didim ve İzmir yakınlarında idi.
Üçüncüsü de Komşumuz Yunanistan’ın
Başkenti olan,
Atina yakınındaki Delphoi Tapınağı idi.
Tapınağın giriş kapısının sol tarafına Sokrates’in
öğretiler yazılmıştı
eski yunan alfabesi ile…
Bu sözler; o gün olduğu gibi, bu
gün de, yeni bir yüzyıl insanı için
yol gösterici nitelikte idi…
Büyük Düşünürümüz
Hazret-i Mevlana Celalettin Rumi’nin,
her yıl yüz binlerce insanın ziyaret
ettiği
Konya’daki Türbesinden içeri girildiğinde;
"Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol”
duvar yazısındaki
yol gösterici sözcükler ziyaretçiler tarafından
beğeni ile okunuyordu…
Bu veciz
sözlerin yıllar önce,
Delphoi tapınağının kapısında;
“olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol,
sevmiyorsan
sever gibi yapma ”
sözleri ile benzeşmesi
Tanrısal bir rastlantı mı idi?
Nasıl
düşünülürse düşünülsün, bu benzerlik hem şaşırttı hem mutlu etti.
Anadolu
Topraklarımızdaki düşünürlerin ileri görüşlerini ve çağdaşlığını
anlatıyordu
bütün bunlar… Tapınağın diğer yazıları da bir birinden değerli ve
yol gösterici
idi… Çıkınımdaki kutsal sözcükleri her zamanki gibi
yazarak paylaşmayı
düşündüğümde,
kalbimdeki çizgili kaslarımın telaşlı hücreleri
teşekkür etti
kalemime…
Beynimdeki dingin hücrelerim de her zamanki gibi alkışlayarak
ama
ciddi duruşlarla kutladılar, çizgili defterimi…
Gelin birlikte değerlendirelim,
kişisel yorumumu da kattığım,
Delphoi Tapınağının
kapısında insanlığın iyiliği,
mutluluğu ve dingin yaşamı için yazılan sözleri;
·
Ne kadar küçük
olursa olsun işinle ilgilenmelisin.
İşin yaşam dayanağının önceliği ve temeli
olmalıdır.
·
Gürültü ve
Patırtının ortasında sakin olmayı başarabilmelisin…
·
Sessizliğin ve sükûnetin
içinde dinginlik ve mutluluk olduğun
Unutmamalısın...
·
Telaşsız, yavaş ve
anlaşılır bir dille konuşmalısın… Konuşurken başkalarını da dinlemelisin.
Akıllı
olmasalar, hatta yeterli bilgileri olmasalar bile karşındakileri dinlemelisin…
Çünkü;
doğru seçtiğin kitaplardan edindiğin bilgilerin yanı sıra,
onlardan da çok şey
öğrenebilirsin…
Çünkü dünyada herkesin bilinen/ bilinmeyen bir öyküsü vardır
mutlaka…
O öyküler başkalarında olduğu gibi senin için de yol gösterici olabilir…
·
Yaşamın anlamını bilmeli ve tadını çıkarmaya
çalışmalısın…
Çünkü geride kalan anlar geri dönüşümsüzdür…
Başka
türlü davranmak gerekmedikçe, herkesle dost olmaya çalışmalısın…
Fakat kimseye
tam olarak güvenmemeli, teslim olmamalısın…
·
Sevgi ve Aşkı
değerlendirmeyi bilmelisin… Sevgi ve Aşk, kıraç
Toprakların
taze yeşili ve rengârenk çiçekleridir… Yani gerçek aşk ve
Sevgi, mutlu yaşamın ta kendisidir…
·
Yılların akıp gitmesine
öfkelenmemelisin…
Gülümseyerek hatta kahkahalarla gülebilmelisin geçmişte olup
bitenlere…
Çünkü her şeyi ile o yılları sen yaşadın, hesabını kimse soramaz…
Vermeye
de zorunlu değilsin…
·
Gençliğe yakışan
şeyleri gülümseyerek geçmişte bırakmalısın.
Şimdiki seni; sana yakışır bir
biçimde keyifli ve dertlerin ile çevreni sıkmadan yaşamalısın…
Anıların
arasından en güzellerini ve seni mutlu edenlerini seçmeli,
diğerlerini fırlatıp
erişilmeyen uzaklara atmalısın...
·
Hangi konuda
olursa olsun kavgalarını sürdürürken bile kendi
Kendinle barış içinde olmalısın. Görmeye çalış ki her
şeye karşın
Dünya güzeldir. Yaşamak da öyle…
·
Arada bir isyan
etsen bile unutma ki içinde yaşadığın evreni
Yargılamak olanaksızdır…
Öyleyse önce kendini sorgulamalısın…
Doğru
olanı da kendin bulmalısın…
·
Yaşam için iki
şey çok önemlidir.
Bunlar, var oluşunun, varlığını
Sürdürebilmenin özüdür;
Kin tutmamalısın ama olanları
da asla
Unutmamalısın…
·
Son öğüdümüz; Herkesi ve her şeyi sevemezsin…
Sevmeyi
hak edenleri ve hak edileni sevmelisin…